Sistemin Kölesi misin?
Tarihte kölelik basitti, netti.
Adamın boynuna zinciri takarlardı, sırtına da kırbacı…
Kimse “özgürüm” falan demezdi. Herkes ne olduğunu bilirdi.
Adım attıkça zincir ses verirdi zaten, unutamazdın:
“Sen kölesin.”
Ama şimdi?
Sistem akıllandı.
Zincir yok artık. Wi-Fi var.
Kırbaç da yok. Onun yerine kahve molası verdiler.
Ve sana “çalış köle” demiyorlar artık.
“Başarılı ol, kariyer yap, hedef koy” diyorlar.
Afiş daha şık, ama içeriği hâlâ aynı.
Ve sen…
Sen bu oyunu yedin dostum.
Hatta öyle bir yedin ki, artık gönüllü oynuyorsun.
Sabah yedi.
Gözünü açıyorsun, aynı alarm, aynı surat.
Dışarı çıkıyorsun, işe gidiyorsun, eve dönüyorsun.
Kendine ait tek zaman, o da Netflix molası.
Ama orada bile kendine kaçamıyorsun.
Çünkü kendinle kalınca, içindeki boşluk konuşmaya başlıyor.
Ve o boşluğu duymamak için tıklamaya devam ediyorsun.
Sistem zaten bunu istiyor:
Düşünme. Hissetme. Sorgulama. Sadece kaydır.
Ama asıl mesele şu:
Artık zincirlerini göremiyorsun.
Çünkü sistem onları görünmez yaptı.
Ve bu yüzden sormuyorsun bile:
“Ben nereye gidiyorum lan?”
Günü kurtarmaya çalışıyorsun.
Ay başı gelsin diye dua ediyorsun.
Tatile git, story at, sonra geri dön aynı çarka.
Sana hayat değil, süslenmiş bir döngü verdiler.
Sen de o süsleri yedirdin kendine.
Ama zincir hâlâ orada.
Ve kötüsü?
Artık kırmak bile istemiyorsun.
Çünkü savaşmak zordur.
Konfor, çürütür ama acı vermez.
Ama biliyor musun…
Gece yatağa girerken içinden bir şey kıpırdıysa…
O iç ses hâlâ susmadıysa…
İçten içe “bu muydu lan?” diyorsan…
Sakın susturma onu.
Çünkü o ses, hâlâ tamamen kaybolmadığını gösteriyor.
Çünkü hâlâ içinde bir parça, bu hayatın sadece bundan ibaret olmadığını biliyor.
Ve buraya kadar okuduysan…
Sen sıradan biri değilsin.
Çoğu kişi ilk paragrafta kaçıyor.
Çoğu kişi bu aynaya bakamıyor.
Ama sen hâlâ buradasın.
Ve bu, az şey değil.
Belki de hayatındaki en doğru cümle, az sonra senin içinden çıkacak.
Ve o cümle, bir kırılma anı olacak.
Zihinsel Zincirleri Kırmak
(Sistemin dışına çıkmak istiyorsan önce içini temizleyeceksin)
Şimdi dürüst olalım…
Hayatına gerçekten sen mi karar veriyorsun?
Yoksa sadece üzerine yüklenmiş beklentileri taşırken bir şeyler “yapıyor gibi” mi görünüyorsun?
